Niteliksiz Bilgilerin Viral Olmasını Nasıl Engelleyebilirsiniz?

Bugünlerde Koronavirüs ile ilgili kaynağı güvenilir olmayan ve doğruluğu kanıtlanmamış birçok bilgi internette hızla yayılıyor ve uzmanlar bu konuda dikkatli olunması gerektiğini söylüyor. Peki bu bilgilerin yayılmasını önlemek için siz ne yapabilirsiniz?
1. Durun ve Düşünün! 

Aileniz ve arkadaşlarınızı haberdar etmek için e-posta, WhatsApp, Facebook veya Twitter gibi farklı kanallardan size ulaşan yeni tavsiyeleri hızlı bir şekilde başkalarına iletme eğiliminde olabilirsiniz. Ancak uzmanlar, yanlış bilgilerin yayılmasını önlemek için yapabileceğiniz en basit şeyin öncelikle durup düşünmek olduğunu söylüyor. Paylaşmak üzere olduğunuz bilgiyle ilgili en ufak bir şüpheniz varsa önce durun ve mutlaka daha detaylı bir kontrol yapın.

2. Kaynağınızı Kontrol Edin

Bir paylaşım yapmadan önce, bu bilgilerin nereden geldiğiyle ilgili bazı temel sorular sorun. Eğer kaynak “bir arkadaşın arkadaşı” veya “halamın meslektaşının komşusu” ise bu iyi bir işaret değildir. “Birilerinin tanıdıkları” kaynaklı bilgiler ne yazık ki en çabuk viral hale gelebilen ve en yanıltıcı olan bilgiler olabiliyor. Hatta sevdiklerinize bir bilgiyi ileterek onlara yardımcı olmak isterken farkında olmadan zarar bile verebilirsiniz. Unutmayın en güvenilir bilgi kaynakları resmi kurum ve kuruluşlardır.

3. Sahte Bilgi Olabilir mi? 

Dış görünüş aldatıcı olabiliyor. Tüm basın kuruluşlarının yayınları, devletin resmi hesaplarını ve yetkilileri taklit etmek mümkündür. Ekran görüntüleri, bilgilerin güvenilir bir kamu kuruluşundan geldiğini göstermek için değiştirilebilir. Bu sebeple yönlendireceğiniz bilgiyi kontrol etmek için doğrulanmış hesapları ve web sitelerini  mutlaka kontrol edin. Bilgileri kolayca bulamıyorsanız elinizdeki bilgi belki de bir aldatmaca olabilir.

4. Doğruluğundan Emin Değilseniz Paylaşmayın!

“Belki de doğrudur” diyerek bir şeyleri paylaşmayın. Uzmanlara ait bilgileri paylaşıyor olabilirsiniz ve bu aslında iyi de olabilir. Ancak yine de paylaştığınız bilgilerin güvenirliğinden emin olmalısınız. Hatta bu paylaşımlarınızda kullandığınız video, fotoğraf ya da metinler daha sonrasında çok daha farklı biçimlerde, esas içeriğin anlamından çok uzak olarak kullanılabilir. Bu nedenle iyilik yapmak isterken yine zarar veriyor olabilirsiniz.

5. Herbir Bilgiyi Tek Tek Kontrol Edin

Birçok insan her gün Whatsapp’tan gelen ve içerisinde çok sayıda tavsiye bulunan metinlere maruz kalıyor. Bu tavsiyelerden ellerinizi yıkamanıza ilişkin verilen tavsiyeler doğru olsa da, bu uzun tavsiye listelerinde yanıltıcı ve yanlış öneriler de olabiliyor. Bu sebeple böyle bir paylaşımı başkalarına yönlendirmeden önce herbir maddeyi tek tek doğrulamalısınız.

6. Duygusal Paylaşımlara Dikkat Edin 

Korkunç, kızgın, gergin ya da eğlenceli gibi duygular içeren paylaşımlar daha fazla viral olma eğilimindedir. Çevrimiçi yanlış bilgilendirme konususunda gazetecilere yardımcı olan bir organizasyon olan First Draft’ın Editörü Claire Wardle’a göre “korku”, yanlış bilginin yayılmasına yol açıyor.  Özellikle acil eylem çağrıları, kaygıyı artırarak yayılmayı hızlandırıyor. İnsanlar da sevdiklerinin güvende kalmasına yardımcı olmak istedikleri için “Virüsü önleme ipuçları!’ veya “Bu sağlık takviyesini alın!” gibi tavsiyeleri başkalarıyla paylaşarak yardım etmek için ellerinden geleni yapmak istiyorlar.

7. Peki ya Ön Yargılar? 

Bir şeyleri doğru olduğunu bildiğiniz için mi yoksa sadece aynı fikirde olduğunuz için mi paylaşıyorsunuz? Bu sorunun cevabı çok önemli. Düşünce Kuruluşu Demos’un Sosyal Medya Analiz Merkezi Araştırma Direktörü Carl Miller, mevcut inançlarımızı pekiştiren yayınları paylaşmamızın daha muhtemel olduğunu söylüyor. Bir şeylere öfkelenip başımızı salladığımız anların bizim en savunmasız olduğumuz anlar olduğunu ve işte o anda çevrimiçi yaptığımız her şeyi yavaşlatmamız gerektiğini ifade ediyor.

Read More
3 April 2020

“Korku” Çocukların Gelişimlerini Durduruyor!

Uzmanlara göre aşırı korumacı ebeveynlerin çocukları, çocukluklarını yaşayamıyor.

Çocukları sürekli risklerden korumak ve risk almalarına izin vermemek, onların kendilerini korumak için geliştirmeleri gereken hayati becerileri geliştirmelerine engel oluyor.

Tim Gill’in yeni kitabında “dadı toplumu” yerine toplulukların birbirleri ve topluluk içindeki gençlere göz kulak olduğu bir toplum inşa etmenin gerekliliğini vurguluyor. Kitap çocuk oyunları, anti-sosyal davranışlar ve yabancılardan korkma gibi çeşitli kilit alanları araştırıyor.

No Fear: Growing Up in a Risk Averse Society (Korku Yok: Risklerden Kaçınılan bir Toplumda Büyümek) adlı kitapta Gill, riskten kaçınma eğiliminin artması ve  çocukların yaşamlarının her alanında bu eğilimlerin yansımalarının görülmeye başlamasıyla “çocukluk” kavramının zayıfladığını öne sürüyor.

Önceki nesillerdeki çocukların hiçbir kaygı duymadan yapmaktan zevk aldıkları, kendi başlarına okula yürümek gibi basit aktivitelerin bile günümüzde rahatsız edici ya da tehlikeli olarak tanımlandığını ve çocuklarına bunu yapmaya izin veren yetişkinlerin sorumsuz olarak etiketlendiğini belirtiyor. Bazı ebeveynler ise çocuklarının denetimsiz oynamasına izin vermekten bile korkuyorlar. 

Bazı ebeveynler çocuklarının denetimsiz olarak oynamasına izin vermekten korkuyor

“Günümüzde çocukların daha hızlı büyüdüklerine dair yaygın bir görüş olmasına rağmen, aslında yaşamları 30 yıl öncesine göre çok daha kontrol altında” 

Tim Gill, Korku Yok

Gill’e göre risklerle yüzleşmek, çocuklara zorlu durumların üstesinden gelmeyi, karakterlerini beslemeyi ve onlara macera, girişimcilik, dayanıklılık ve kendine güven gibi duygularını nasıl geliştireceklerini öğretiyor. Çocukların oyunlarını kısıtlamak ise onların hareket özgürlüğünü sınırlıyor, yetişkinlerle olan ilişkilerini yıpratıyor ve fiziksel, sosyal ve sanal dünyaları keşfetmelerini kısıtlıyor.

Çocukluğun bu daralan alanında, çocukları her zaman kırılgan olarak görme eğilimimiz, onları doğal dayanıklılıklarını geliştirmeye teşvik etmememiz anlamına geliyor; yaşlarına uygun bir şekilde riskleri yönetmeyi öğrenmelerine engel oluyor. Fakat bu yaklaşım tabii ki çocukluğun kuralsızlaştırılması için koşulsuz bir savunma değil. Çocuklar, yetişkinlerin onların güvende olmalarına yardımcı olmalarını ister ve bu sorumluluk yetişkinler tarafından kabul edilmelidir.

Daha Güvenli Bir Çevre

İngiliz The Children’s Society Derneği de buna benzer bir görüşe sahip. Derneğin Strateji Direktörü Penny Nicholls konuya ilişkin olarak aşırı korumacı olmanın da kendi içinde farklı riskler barındırdığını ve uzun vadede çocuklar açısından olumsuz sonuçlara neden olabileceğini belirtiyor ve “Çocuklarımız için risksiz bir hayat yaratmaya devam edersek risk altında olan çocukluğun kendisi olacaktır.” İfadesini kullanıyor.

Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, kendileri 10 yaş ve altı çocukluk dönemlerinde bir yetişkin denetimi olmadan dışarı çıkmış olmalarına rağmen, yetişkinlerin %43’ü kendi çocuklarının 14 yaşına kadar denetimsiz oynamalarına izin verilmemesi gerektiğini düşündüğünü belirtiyor.

Gill, toplulukların çocuk dostu hale getirilmesi için parklara, meydanlara ve kamusal alanlara kolay erişim sağlanmasını; trafik düzeninde yürüyüş, bisiklet ve toplu taşıma araçlarına öncelik verilmesini ve çocuklar için daha güvenli mahalleler oluşturmak için şehir çapında planlamaların yapılması gerekliliğini vurguluyor.

Read More
24 January 2020